8 Ocak 2010 Cuma

Kontrolsüz Duygu Kullanımı

Sizin kontrolünüz olmadan basınç altından kurtulan bütün duygular, hem bir merminin vücuttan çıkışı gibi çıktığı yere hem de yerle yeksan eden bir deprem gibi çevresine zarar verir.

Bu duygu, nefret olabildiği gibi sevgi de olabilir; yanisi de şu : duygunun ne olduğu önemli değildir, önemli olan bu duyguyu hangi şiddette karşıya naklettiğindir.

Zarar vermek isteğinizin olup olmaması çok da şart değildir.

Eğer zarar vermek istiyorsanız karşınızdakine, o zaman yeni bir soru gelir karşınıza. Zarar vermek istediğiniz karşınızdakinin nesidir, neresidir?

Bu soruya, zarar gördüğünüz ya da gördüğünü zannettiğiniz kimliğinizin, mal varlığınızın, kültürel varlığınızın, değerlerinizin, bedensel varlığınızın, duygusal varlığınızın eksilme oranı yanıt verir.

Ne diyordu bir Çin atasözü : "Seni sokmaya çalışan akrebe karşı mantığın yürümez, acımasızca ezmek zorundasın onu!" Ne güzel demiş çekik gözlü ata. Peki kendimiz dışında herkesi akrep olarak görme paranoyasına ne demeli?

Öte yandan, kontrol gibi, denge gibi, hoşgörü gibi duyguların yaşamın heyecanını, dolayısıyla adrenalin sarfiyatını azalttığını düşünüyorum.

İşte böyle...

Sırf bu yüzden nefrete dair nefret dolu bir şeyler yazmam gerek.

Dudaksız Bir Öpüştür Hayata Dokunuşları!

---------------------------------------Nefretini Terbiye Edemeyenlere

Sakalları uzamış çay artığıdır onlar. Mide burarlar.

Her daim görünmez bir sifon kolu vardır sözcüklerinin sağrısında, hemen çekmezseniz sinekler üşüşür hissettiklerinize...

Dişlerinin arasından tıslayarak çıkarttıkları laf ebelikleri bir çok insanın bamya yemeğini sevmeme nedenine benzer. Kolay sobelersiniz; saklayamazlar gözlerindeki paratoneri.

Kendileri dışında bütün insanları pisuarlar içindeki naftalin tanesi zannederler.

Bulunmaz hint kumaşı diye nitelendirdikleri beyinlerine sarılan üç buçuk metre kefenlik patiskadır aslında.

Akrebin kuyruk kısmı olmaktan övünürler yaşattıklarıyla çevrelerine ateşten bir çember çizdiklerinin farkına varmadan. Seviştikten sonra eşini öldüren karadul örümceği doğasının manzaralarıyla donatırlar evlerinin aynadan geçilmeyen odalarını.

Kuskusu tek heceli oku eksik harfli zannederler.

Akıllarının renk skalalarında siyah ve beyaz olmak üzere toplam iki renk vardır ve sırf bu yüzden gıcıktırlar ebemkuşağına. Ebemkuşağının altından geçmenin planlarını yaparlar da erkeksi ve/veya kadınsı görünmeyi başarabilmek için ellerinden geleni arkalarına da koymazlar.

Apartmanların sigorta kutularını çalıp hatıra niyetine saklayan, gök maviye saldıkları illâ ki kırmızı uçurtmalarının kuyruklarına jilet takan çocuklardır onlar. Siz karanlıkta kaldıkça, uçurtmanız dipsiz bir uçuruma düşer gibi salındıkça, şairin dediği gibi "Gülüşleri bir yara izi gibi durur" suratlarında.

Kalemlerinden damlayan balçıkta yılışık bir ot bile bitmez. Yılan zehri mayalarlar uçkurlarının koyaklarında.

Dudaksız bir öpüştür hayata dokunuşları.

Nevzat TEKİN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder