24 Mart 2010 Çarşamba

Siyaset Bir Sanattır, Sanatkâr Olun

"Bu arada ben taraf tutacak kadar düşük bilinçli vede dar görüşlü değilimdir."

Bana da gönderilen bir grup mailinden alıntı olan yukarıdaki cümlenin üstüne bugün eski bir öğrencimin facebook sayfasının başında ""HİÇBİR SİYASİ PARTİNİN UŞAĞI OLMAYIN EVLADIM" Derdi Nuri Hocam, ne güzel söylerdi..." diyen bir not okudum. Bu ikisi üstüste gelince bu konuda bir iki satır yazmak istedim.

Öncelikle yazmakta olduğum satırların bu cümleleri sarfeden veya nakleden kişileri hedeflemediğini belirtmek isterim...

Apolitik olmak kuşkusuz bir suç değildir, tercihtir! 1980 sonrası sadece bireylerin değil, bütünüyle toplumun apolitik hale getirilmesi için harcanan emeklerin boşa gitmediğinin bir göstergesi olan ve taraf tutmamanın neredeyse bir erdem olduğunu söylemeye çalışan bu cümlelerin ifade ediliş tarzı çok rahatsız edici!

Taraf tutmayabilirsiniz; ancak taraf tutanların dar görüşlü, düşük bilinçli veya uşak olduğunu da ifade edemezsiniz! Buna taraf tutmayanların tarafını tutmak denir ki, bu mantığa göre siz de dar görüşlü ve düşük bilinçli olursunuz! Her ne hal ise...

Cümlelerin vurguladığı anlamı biraz daha genişletmek gerekirse; Siyasal Bilgiler Fakültelerinde değil okuyanlar, orada siyasetin bilimsel temelini öğretenler bu mantığa göre düşük bilinçli ve dar görüşlüdür! Kamu Yönetimi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri, Uluslararası İlişkiler bölümlerini bu işin içine dahil etmek bile istemiyor gönlüm! Bu okullar siyasetin öğretildiği yerlerdir, buralarda belli bir siyasetin bir diğerine göre daha üstün olduğu öğretilmez, sadece öğretilir. Siz kendi birikimlerinizle doğru orantılı olarak onların içinden birisi seçip seçmemekte özgürsünüzdür...

Yine bu mantığa göre, bütün siyasi partilerin koridorlarında at gözlüğü takmış insanların fink attığını zannetmek çok zor değildir...

Üretim biçimlerinin yöntemi siyasal düşüncelerin en önemli dayanağıdır, bu anlamda ü retim ilişkileri şekillenir, toplumsal yapı çatılır, içine insanlar sokulur... Eğer dünyanın gidişatı hakkında fikir sahibi değilseniz, yani taraf değilseniz, yani üretim biçimleri hakkında bir fikriniz yoksa fikirleri olanların tahakkümü altına girersiniz... Onların çattığı toplumsal yapının içine toplanmaz adeta tıkıştırılırsınız!

Kısaca, toplum siyasetle yönetilir...

Oysa ben siyasi görüşünün ne olduğuna bakmaksızın, ülkesini yönetme iddiasında bulunan bütün insanları benim gibi düşünmeseler bile çok değerli bulurum. Bu yürek işidir, bilinç işidir, birikim işidir, hatta kendinden vaz geçme işidir...

Lafı sakız haline getirmeden bitirmek gerekirse; ne düşünürseniz düşünün, nasıl düşünürseniz düşünün, bir siyasi fikriniz olsun, taraf tutun, taraf tutmaktan korkmayın... Körleşme bir başka konudur ama; körleşecek kadar, kendini sorgulamayı unutacak kadar siyasi görüşe sahip olmak tartışılabilinir...

İyi bir gün olsun yarın...

Nevzat TEKİN

2 Mart 2010 Salı

O Zehiri O Şekerle Sen Bir Ediyorsun Etme

Mevlana’nın Şems’e duyduğu özlemi anlatır şiir. Mevlana otuz sekiz, Şems ise altmış yaşındadır ve sohbetleri sırasında geceler güne, günler geceye karışır.

Öylesine büyük bir duygu ile bağlanırlar ki birbirlerine bu duygunun ismini koymak ister Konya halkı. İsim koyma çabaları arasında hem Mevlana’yı hem de Şems’i mutsuz kılacak bazı densizlikler de vardır. Gerçi başlı başına iki insan arasındaki ilişkiye isim koyma istekleri densizliktir ya neyse. Bu ilişkinin sadece ilahi bir aşk olmadığı dedikoduları üzerine Şems Konya’yı terk edip Şam’a yerleşir.

Mevlana dostuna duyduğu özlemi mektuplarının içine koyar sık sık ve karşılık bulur bu özlem, Şems bir yıl sonra geri döner, kaldıkları yerden onlar da Konya halkı da devam eder. Dedikodular yüzünden Şems bir gün ortadan kaybolur ve bir daha görülmez.

İşte bugünlere denk düşer Mevlana’nın Konya’yı terk etmeyi düşünen Şems’e yazdığı ‘Etme’ şiirindeki yakarışlar.

Etme

Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun etme
Başka bir yar başka bir dosta meylediyorsun etme

Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı
Hangi hasta gönüllüyü kasdediyorsun etme

Çalma bizi bizden bizi gitme o ellere doğru
Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun etme

Ey ay felek harab olmuş alt üst olmuş senin için
Bizi öyle harab öyle alt üst ediyorsun etme

Ey makamı var ve yokun üzerinde olan kişi
Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun etme

Sen yüz çevirecek olsan ay kapkara olur gamdan
Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun etme

Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan
Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun etme

Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer
Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun etme

Ey cennetin cehennemin elinde olduğu kişi
Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun etme

Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize
O zehiri o şekerle sen bir ediyorsun etme

Bizi sevindiriyorsun huzurumuz kaçar öyle
Huzurumu bozuyorsun sen mavediyorsun etme

Harama bulaşan gözüm güzelliğinin hırsızı
Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun etme

İsyan et ey arkadaşım söz söyleyecek an değil
Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun etme

Mevlana Celaleddin Rumi / 1247


Aslında yokluktur biraz da var eden bizi. Hep bir yerlere, bir şeylere veya birilerine ulaşma çabası.

Öyle severiz ki bu çabayı bir süre sonra galiba bir yerler ve birilerinden daha da öne çıkar bu çaba gösterme hali. Belki ulaşsak belki tutunsak belki dokunsak o ulaşma isteği bitiverecektir ve çabaya da gerek kalmayacaktır. İşte o zaman başlayacaktır asıl boşluk.

Mevlana’nın Şems’e duyduğu özlemi bu kadar yalın, bu kadar içten ve bu kadar incelikli ifade etmesi karşısında ancak hayranlık duyabilir insan. İçimizde içimizdeki özlenenlere veya özlem boşluğuna o kadar denk gelir ki bu özlem, Mevlana filan çıkar aradan. Artık o andan itibaren kaybettiğin baban ya da ablandır veya özlemini duyacak kadar bir aşka sahip olamamandır öne çıkan.

1247 yılında yazılmış bu şiir, vay diyesi var insanın, vay ki ne vay.

Bazen sevgiden de büyük olabiliyor özlem.

Eğer şimdiye kadar okumadı veya dinlemediyseniz lütfen bu akşam dinleyiniz ve kaybettiğiniz veya kaybetmek üzere olduğunuz sevdiklerinizi düşünmenin zorluğunu ve sizi insan yapan tarafını bir kez daha hatırlayınız.

Nevzat TEKİN

Hamiş: Şiiri Yılmaz Erdoğan'ın sesinden dinlemek isterseniz, buradan buyrun.
http://www.izlesene.com/video/muzik-yilmaz-erdogan-etme/869721