Nietzsche Ağladığında - When Nietzsche Wept
Irvın D. YALOM
Kitabı sömürür gibi okurken satırların altını çizdiğim yetmemiş, aynı zamanda onları tutup yazmışım ve kenarlarına not almışım. Bilgisayarımın bir köşesinde öyle durup duruyor ve şimdilik bir işe de yaramıyor hani. Yere üç otuz uzandığım bir ayrılık sonrası okuduğum için beni hayli etkilemişti kitap. Altını çizdiğim satırlar belki de kitabı okuduğum zamanlardaki ruh halimin birebir fotokopisidir. Şimdi yeniden okusam aynı satırları çizer miyim, bilmiyorum?
Altı Çizili Satırlar:
*** Niceleri kendi zincirlerini çözemezler de, dostlarının
azatçısıdırlar.
*** Kendi alevlerinizde yanmaya hazır olmalısınız: Önce kül olmadan
kendinizi nasıl yenileyebilirsiniz?
*** Lou Salome’de onu korkutan, gücüydü; yani Breur’e yapabilecekleri.
Bertha’da onu korkutan ise onun her şeye boyun eğmesiydi: yani Breur’in ona
yapabilecekleri.
*** Evlilik ve ona eşlik eden mülkiyet ve kıskançlık, ruhu tutsak
eder. Bunlar bana hakim olamaz. Doktor Breuer, ne kadın ne de erkeğin artık
zayıflıklarıyla birbirlerine zulmetmeyecekleri günlerin geleceğini umuyordu.
*** Tüm bir yaşam boyunca edinilen alışkanlıklar kolay kolay
bırakılmaz. / ... / Belki part-time bir evlilik bana uygun olabilir, ama bundan
daha bağlayıcı olmamalı.
*** Onun da kendine ait kör noktaları var.
*** Hangi yıldızlardan düşüp birbirimizi bulduk biz?
*** Bizim kardeş beyinlerimiz vardı; yarım sözcükler, yarım
cümlelerle, yalnızca hareketlerle birbirimize çok şey anlatabiliyorduk. Ancak
bu cennet bozuldu!
*** Breuer, genç dostunun içinde bulunduğu durumun ne kadar hassas
ve güç olduğunun bilincine vardı: Birbirinden soğumuş çiftin her ikisini de
sırdaşlık yapmak!
*** Ah, şu entellektüellerin üç milimetrelik iris aralığından
beynin içine tüm bu bilgileri aktarmak için sarf ettikleri bitip tükenmeyen
çabalar. Breuer gülümsedi. “Muhteşem bir imge! Schopenhauer ve Spinoza
damıtılmış bir halde, yoğuşarak gözbebeği aracılığıyla huniden geçiyor, optik
sinirleri geçiyor ve doğrudan doğruya artkafadaki bölgeye giriyor. Gözlerimle yiyebilmeyi
çok isterdim.
*** Çok önemli problemleri rüyalarında çözdüğünü söyleyen bilim
adamı ve matematikçileri bir düşün! Ve, Josef, bunun başka bir açıklaması yok.
Ne kadar saçma görünürse görünsün, orada bir yerde ayrı, bilinçdışı bir zekâ
olmalı.
*** Köpeklerde hem bit hem de pire olabilir.
*** Onda aradığım neydi? Ben de eksik olan neydi?
*** Yaşamdaki asıl acının sizi inceleyen gözlerin bulunmaması
olduğuna inanırdı-. Hiç kimsenin dikkat etmediği bir yaşam dehşeti.
*** Yaşamımın bir niçini var, nasılına da tahammül gösterecek güce
sahibim.
*** Öğretmenler bazen acımasız olmak zorundadır. İnsanlara böyle
katı mesajlar verilmeli; çünkü yaşam da acımasız, ölüm de.
*** Hastanızın Tanrı’nın kucağında olma isteği gerçek değildir. Bu
çocuksu bir istektir, hepsi o kadar! Bu ölmeme arzusudur, ‘Tanrı’ diye
adlandırdığımız o ebediyen şişmekte olan emziğe sarılmaktır!
*** Evet, ölümü nasıl karşılayacağına karar vermek zorundadır:
Belki biriyle konuşacak, tavsiyeler verecek, o güne kadar sakladığı sözleri
söyleyecek, çevresindekilerle vedalaşacak ya da bir köşeye çekilecek,
ağlayacak, ölüme meydan okuyacak, lanetleyecek, belki de ona minnettar
olacaktır.
*** Lucretius’un o deyişini tekrarladı: “Ölüm varken, ben yokum.
Ben varken, ölüm yok. O halde üzülecek ne var?”
*** Freud haklı: Beyinde karmaşık düşüncelerin saklandığı bir depo
olmak zorundadır; bilincin ötesinde ama hep uyanık, her an kendini göstermeye
ve bilinçli düşünceler sahnesine çıkmaya hazır. Bu bilinçsiz depoda saklanan
yalnızca düşünceler değildi, orada bir de gizli duygular vardı!
*** Hem o kadar derinlerde değildiler, yüzeyden yalnızca birkaç
saniye aşağıda, “çağrılmaya hazır” bekliyorlardı.
***
Düşünceler, duygularımızın gölgesidir; ama her zaman daha karanlık, daha boş ve
daha sade. Şu günlerde kimse ölümcül gerçeklerden ölmüyor, öyle çok panzehiri
var ki.
*** Bağımsızlığa damgasını vuran şey nedir? -İnsanın kendinden
artık utanmıyor olması!-
*** Kemikleri, eti, bağırsakları ve kan damarlarını kaplayan deri
nasıl insan görünümünü katlanabilir hale getiriyorsa, ruhun ajitasyonu ve
ihtirası da kibirle kapatılmıştır; kibir, ruhu kaplayan deridir.
*** Hayatı boyunca “ama” pozisyonu almıştı!
*** Hepimiz bazen birileriyle o kadar yakınlaşırız ki dostluğumuzu
ya da kardeşliğimizi hiçbir şey engellemiyormuş gibi görünür; bizi ayıran
küçücük bir köprü vardır, hepsi o kadar. Ama tam sen bu köprüye adım atacakken
sana şu soruyu sorsam: “Bu köprüyü geçip bana gelir misin?” İşte o anda artık
bunu istemeyiverirsin: sorumu tekrarlasam öylece suskun kalırsın. O andan
itibaren aramıza dağlar ve azgın nehirler girer; bizi ayıran ve birbirimize
yabancılaştıran duvarlar bitiverir önümüzde ve bir araya gelmek istesek de
artık yapamayız. Ama o küçücük köprüyü düşündüğünde, sözcüklere sığmayacak
kadar büyüyüverir gözünde; yutkunur ve şaşar kalırsın...
*** ahlâki neşter!
*** Böyle zamanlarda Mathilde, Breuer kendini kendisinden korumalı
diye hissederdi.
*** Davetleri severim, ama emir almaktan nefret ederim!
*** Hiçbir şeyin gizlenmeden konuşulacağı bir ortamı merak
ediyorsunuz sanırım, bu tam bir cehennem olur. Birinin kendisini başka birisine
açması ihanetin kapılarını açar ve ihanet insanı çok rahatsız eder.
*** Yani, nedenlerin nedeni? Sonunda Tanrı’ya mı varacağız, mutlak
gerçeğin sahte arayışında yapılan son hata!
*** Belki ‘ben’ ve bedenim, zihnimin arkasından bir dolap
çeviriyordur. Bildiğiniz gibi zihin, tuzaklarla dolu arka sokaklarda gezinmeye
bayılır.
*** Sizce, zihnimizin sınırları içinde, yüksek duvarlarla örülmüş
bağımsız zihin krallıkları mı var?
*** Ancak inançsızlık başlı başına bir strestir. Yalnızca güçlüler
buna dayanabilir. B ir düşünürün sorması gereken asıl soru nedir biliyor
musunuz? Cevabı beklemeden devam etti. Asıl soru şudur: Gerçeğin ne kadarına
dayanabilirim?
*** Tam inzivaya çekilmek stresi ortadan kaldırmaz, aksine bunun kendisi
başlı başına bir strestir. Yalnızlık, hastalıkların üreyebileceği en uygun
ortamdır.
*** Daha derinlere inip motivasyonlarınızın kaynağını bulun! Hiç
kimsenin bir şeyi sırf başka birisi için yapmadığını göreceksiniz. İnsanın
bütün eylemleri kendisine yöneliktir, bütün hizmetleri kendine hizmettir, bütün
sevgisi kendini sevmesindendir.
*** Bu yorum sizi şaşırttı mı? Belki de sevdiğiniz insanları
düşünmektesiniz. Ama daha derinlere inin, sonunda sevginizin onlar olmadığını
göreceksiniz: Siz bu sevginin içinizde yarattığı duyguları seviyorsunuz! Siz
arzuyu seviyorsunuz, arzu edilen şeyi değil.
*** Sizi motive eden şey nedir?
*** Sizinle beraberken yaşadığım entelektüel alışverişten zevk
alıyorum.
*** Her şeyi arkamda bırakıp gitmeyi düşünüp duruyorum. Bu çılgınca
fikir hep aklımda!
*** İnsanlar vedalaşırken, genellikle olayın sürekliliğini inkâr
eden sözler dile getirmeyi severler. Birbirlerinden ayrılırken ‘Auf
Wiedersehen’, yani tekrar görüşene kadar, derler. Yani bir araya gelme planları
yapmakta çok aceleci davranırlar, ama Bunu unutmak daha da acelecidirler. Ben
bu tür insanlardan değilim. Gerçeği söylemeyi tercih ederim ki, gerçek de büyük
bir ihtimalle bir daha karşılaşmayacak olduğumuzdur.
*** Ümitsizlik özfarkındalık adına ödenen bir bedeldir.
*** Kendi zayıflıklarını başkalarına yansıtan ve sonra da yalnızca
kendi güçlerini arttırmak için onlara yardımcı olur gibi görünen o papaz
kılıklı iyileştiricileri iyi biliriz.
*** Bir tonluk bir gorili kelebek ağıyla yakalamak gibi bir şey
bu...
*** Ayrıca Anna’nın yirmi bir yaşında, olağanüstü zeki, iyi
eğitimli ve insanın aklını başından alacak kadar güzel bir kadın olduğunu
bilmeniz de önemli. Hızla yaşlanan kırk yaşındaki bir adama taze hava getiren
bir esinti; daha doğrusu, bir siklon! Tarif ettiğim kadın türünü bilir misiniz?
*** Günüm ikiye bölünmüştü; yarısı Bertha’yla olduğum zamanlar,
diğer yarısı da tekrar birlikte olmayı beklediğim zamanlar!
*** Benim dikkatimi çeken şey, bütün düşüncelerinizden ve bütün
eylemlerinizden kendinizi sorumlu tutmanız, onun ise, hastalık sayesinde her
şeyden muaf tutulması.
*** Kendinden hiç hoşlanmayan pek çok insan gördüm; bunlar önce
başkalarını kendileri hakkında iyi düşünmelerini sağlamaya çalışırlar. Bunu
başarınca da bu sefer kendileri de kendileri hakkında iyi düşünmeye başlarlar.
Ama bu sahte bir çözümdür; bu başkasının otoritesinin altına girmeyi
kabullenmektir. Size düşen ödev kendinizi kabullenmenizdir, benim sizi
kabullenmemin yollarını aramak değil.
*** Sürekli tetikte bulunmaktan vazgeçmek zorunda olduğunu
biliyorum.
***
-- Cinsel arzu, aslında, karşındaki insanın zihni ve bedeni
üzerinde mutlak hakimiyet kurmak için duyulan arzudan ibarettir.
-- Bu bana doğru gibi gelmedi. Benim duyduğum arzu böyle değil!
-- Öyle, öyle diyen Nietzsche ısrarlıydı, daha derinlere
bakarsanız, bu arzunun da tüm diğer insanlardan daha üstün olma arzusu olduğunu
görürsünüz. ‘Aşık’, ‘seven’ kişi değildir; aslında o, sevdiği kişinin mutlak
sahibi olmayı amaçlar. Bütün isteği, tüm dünyayı o değerli malından
soyutlamaktır.
***
-- İhtiyacı olduğunda cinselliği yaşayan erkeğe diyeceğim yok! Ama
bunun için yalvaran, bütün gücünü onu idare eden kadına; kendi zayıflığını ve
erkeğin gücünü, kendi dişi gücü haline çeviren o hilekâr kadına bırakan
erkeklerden nefret ederim.
-- Parçası, ama yüce bir parçası değil! Aslına bakılacak olursa,
yüce parçanın ölümcül düşmanıdır.
*** Şehvet, topuklarımızı kemiren bir orospudur! Ve bu orospudan bir
parça et esirgendiğinde bir parça ruh için yalvarmayı çok iyi becerir.
*** Şehvet, tahrik olma, tensel zevkler, bunların hepsi köle
edicidir! Yığınlar, şehvet yalağından beslenen domuzlar gibi bir yaşam
sürerler.
*** Hırsı yenmek için daha büyük bir hırs gerekir! Pek çok kişi,
daha az hırsla dönen çarkın altında ezilip gitmiştir.
*** Ruhunda sükûnete kavuşmak ve mutlu olmak isteyen insanlar iç
huzurundan feragat edip yaşamlarını bu sorgulamaya adamak zorundadırlar.
*** Rahatlık ve gerçek sorgulama arasında tercih yapmak
zorundasınız! Eğer bilimi seçerseniz, doğaüstü şeylerin teselli veren
zincirlerinden kurtulmak isterseniz, eğer iddia ettiğiniz gibi inançlardan
sakınıp, tanrısızlığı benimserseniz, o zaman inananların o küçük
rahatlamalarının özlemini duyamazsınız! Tanrı’yı öldürürseniz, onun tapınağına
sığınmaktan da vazgeçmek, orayı terk etmek zorundasınız!
*** Artık yaşamınızı kabul etmek ve şu sözleri söyleme cesaretini
bulmak zorundasınız : ”İşte seçimimi yaptım!” İnsan ruhu, yaptığı seçimlerle
belirlenir.
*** Bütün büyük filozoflar neden kasvetli olurlar diye bir sorun
kendinize. Kimler daha emniyette, kimler daha rahat, kimler sonsuza dek
mutludur? Ben size cevabını söyleyeyim: Yalnızca sığ zihinli olanlar, yani
sıradan insanlar ve çocuklar!
***
-- “Çekilen acının mükafatının büyüme olduğunu söylüyorsunuz?”
-- “Hayır, yalnızca büyüme değil. Bir de güç var. Gururlu bir
yüceliğe ulaşmak isteyen ağaç fırtınalı hava ister. Yaratıcılık ve keşif de
acıda saklıdır.
*** Ben kendi ıstırabımı kavrıyor ve seve seve kabul ediyorum.
*** Siz de alay etmeyi öğrenmelisiniz!
*** Küçük bir intikam iyi bir şeydir.
*** Arzu edilenden ziyade arzu etmeye aşığızdır!
*** Kötü şöhretle baş etmenin vicdan azabıyla baş etmekten daha
kolay olduğunu öğrendim.
*** Belki kuytu köşelerimde hala temizlemem gereken biraz kibir
kalmış olabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder