Türk sanat müziği bizim kültürümüzde aile mirasları arasındadır. Çoluğuna çocuğuna iyi bir isim bırakmak kadar kaliteli bir mirastır bu.
Baba yadigârı virâne ev bile köşk gibi gelirken insana Türk sanat müziği gibi enginliği veya derinliği tartışılmaz olan bir ummana nasıl hayranlıkla bakmaz insan?
Aile olabilmenin ilk koşullarından bir tanesi herhalde ortak anılar yaratma gerekliliğidir. Günün en rastgele saatlerinde bile yıllarca hatırlanacak hüzünler, coşkular yaşanır ve hafızaya not edilir. Olayların çokluğu ve hafızanın diriliği aile olmanın dayanaklarıdır bir süre sonra. Öyle ya yargılamayan dokunuşlar, sığınılan anne baba kucakları, kardeşlerin sıcaklığı bir kat daha bu insanları sevme nedenlerini arttırır.
Türk sanat müziği böyle bir şey benim için.
Televizyon kanalları arasında o sıradan dolaşmalarımı yaparken Mustafa Keser’i gördüm bu akşam, aslında yukarıdaki satırları yazdıran neden de onu görmüş olmam. Derinlemesine tanımam aslında onu, ancak söylediği şarkıları beraber mırıldandığım sevdiklerimi hatırlatır bana.
Rahmetli Gülizâr halacığımla işi gücü bırakır televizyonda onun çıkma saatini beklerdik ya da ne bileyim yine rahmetli Necla ablacığımla Mustafa Keser'in bize öğrettiği “haydi abbas vakit tamam, akşam diyordun, işte oldu akşam” dizelerini geç kaldığımız her olay için neredeyse aynı anda söyler ve gülümserdik.
İşte bu yüzden kıymetlidir Mustafa Keser bende. Bir sanatçının insanları yakınlaştırmak ve birbirlerini anlamalarını sağlamaktan öte başka görevi var mı ki?
Nevzat Tekin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder