17 Şubat 2010 Çarşamba

Six Feet Under

Six Feet Under

Cenaze levazımatçısı ailenin yaşadıklarını anlatan bir dizi, yani ölüm üzerine düşünüyor, düşündürtüyor.

Hiç kuşku yok ki ölüm gibi akla düştüğünde ürkütür, korkutur hatta bazen akıl kaybettirir. Ancak her bölümünde farklı bir şekli ile karşılaşmanıza rağmen ölüm ürkütmüyor, korkutmuyor, akıl kaybettirmiyor; aksine ölüm üzerine düşünerek kendini var hissediyorsun. Six Feet Under işte böyle bir dizi.

Evet, evet ölümü düşünerek kendini insan hissediyorsun.

Son bölümü izledikten sonra ağlamayan bir Allahın kulu varsa hayata dair korkularını çok büyütmüş demektir.

Hemen hemen bütün bölümlerinde bedenime, ruhuma ve yaşantı biçimime aykırı gelen birçok şey vardı, belki de ölüm gibi bir temanın üzerine düşünürken aykırılığı kışkırtıcılık niyetine kullandılar. Merakımı çimdikleyip benim gibi olmayan hayatları onlardan habersiz gözleme (hatta dikizleme) şansıyla beraber ölümü sorguladılar.

İnsanların sevdikleriyle birlikte olmak adına hangi yaşam olasılıklarını teptiğini ya da onlardan fersah fersah kaçmak için pireyi deve yaptıklarını o kadar güzel gözüne sokuyor ki dizi, sormayın gitsin.

Dizi cinsellik üzerine o kadar çok şeyi sorguluyor ki bazen bu sorgulama yöntemlerine karşı bakışıma ve duruşuma şaşırdım. Daha doğrusu cinsel ıssızlığımızdan kaçarken tutulduğumuz, hapsolduğumuz bedenlere duymadığımız saygıyı gördüm. Bu dizinin cinsellik ile ilgili bütün sorgulamalarına şaşırdığıma şaşırıyor ya da şaşırmadığıma şaşırıyorum.

Ezcümle: güzeldi, hoştu ve beni bir adım öteye götürdü diyebilirim. İnsan bir sanat eserinden başka ne bekleyebilir ki?

Bir kaç yıl sonra eğer fırsat bulabilirsem ( ki bu fırsatı bulmak istiyorum ) bir daha seyretmek istiyorum. Kısa bir süre önce ablamı kaybettiğim için daha bir sarılarak seyrettim diziyi. Bir kaç yıl sonra bende uyandıracağı duygular farklı olabilir.

Seyrediniz, seyrettiriniz.

Nevzat Tekin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder